*** Benoit Paul
Denis Joseph Marie Yves Hanquet’in ünlü sözü
|
Su pompasından kamyonet motoruna metaformoz, nam-ı diğer Patpat |
|
Göz hakkımız ayvaları toplarken |
|
Büyük ihtimal kurban bayramından kalma bir koç kafası |
|
Benoit bizden sonra gelecek dağcılar için işaret bırakırken |
|
Bölgeyi felakete sürükleyen birçok mermer ocağından sadece biri |
|
Hanife Teyze'nin ikramlarının tadını çıkarırken |
|
Hanife Teyze'nin keyifli hikayelerini dinlerken |
|
Aysun buzağıyı beslerken |
|
Sevgili Hanife Teyzemiz |
|
Gün sonunda otelde |
Ertesi günün programı Gümü ve Sütçüler köyleri arasında beş
saat sürecek bir yürüyüştü. Benoit’nın arkadaşlarının da katılımıyla Gümü’den
başlayan ve küçük köyler ve tarım arazileriyle bezenmiş harika manzaralı bir
yoldan yürüyüşümüzü yaptık. Yol boyunca rahatsız edici tek görüntü her dağın
başında beliren ve çevreyle beraber köylülerin de yaşamlarını alt üst eden
mermer ocaklarının varlığıydı. Mermeri çıkarmak için binlerce ağacı kesip
temizledikleri alanlara ilaveten ocaklardan yayılan mermer tozu bitkilere
verdiği zarardan dolayı tarımı imkansızlaştırırken köylüler için de ciddi
sağlık sorunlarına yol açıyor. Köylüler özel firmaları destekleyen ve çevre
kanunlarına rağmen onlara bu hakkı tanıyan devlete karşı çaresiz hissediyorlar.
Birkaç sene içerisinde buraları aynı şekilde bulamayacak olmak fevkalade endişe
verici bir düşünce. Dört saatlik bir yürüyüşten sonra Benoit’nın bir önceki
turunda arkadaşlık kurduğu birinin köyü olan Karapınar’a geliyoruz. Benoit’nın
arkadaşı kış aylarında İstanbul’un sokaklarında sahlep satmak üzere bir hafta
önce gitmişti. Sütçüler bölgesinde yetişen yabani bir orkidenin kökünün
kurutulup toz haline getirilmesiyle elde edilen sahlebi köylüler hem toz olarak
hem içecek olarak satıyorlar. Neyse ki arkadaşının eşi evdeydi ve bizi evine
buyur etti. Anadolu insanının efsanevi misafirperverliğiyle bize hemen bir sini
atıştırmalık ve çay hazırladı. Bizi o kadar rahat ettirdi ki birkaçımız yumuşak
minderlerde tatlı bir uykuya daldı. Biz Hanife Teyze’nin hoş sohbetinin tadını
çıkarırken Benoit ve arkadaşı gidip arabayı getirmek üzere ayrıldılar. Hanife
Teyze bize ailesinden ve hayatından, eskilerin nasıl 9 çocuk yaptıklarından,
sonraları bunun 7’ye, kendi zamanında 5’e, ve şimdilerde 2-3’e düştüğünden
bahsetti. Köyden şehre göç eden oğullarından bahsederken gözleri doldu ve tek
dileğinin onların köyde, yakınlarında yaşamaları olduğunu belirtti. Bize
gençlik yıllarında eşi askerdeyken mektuplaşmalarından da bahsetti. Mektupları
kendisi yazmasına rağmen görümcesinin ağzındanmış gibi yazıyormuş ve onun
adıyla imzalıyormuş. Bunun sebebini önce çözemesek de Hanife Teyze bizi
aydınlatmakta gecikmedi. Askeriyeye giden mektuplar önce kontrolden geçtiği
için bir karı koca arasındaki yazışma da ayıp sayılacağından bu yola
başvuruyormuş. Bugün bize her ne kadar garip ve komik görünse de o günlerin
sosyal dinamikleri, tabuları ve bakış açıları ışığında olağan bir durum. Daha şok edici bir diğer hikayesi ise bir
akrabaları için gerçekleştirdikleri kız kaçırma serüveniydi. Mevzu bahis akraba
köyden kendisine bir kız seçer ve gidip kızın ailesinden ister. Ancak aile kızı
vermez, bir süre sonra bir başkasıyla evlendirirler. Bunun üzerine misilleme
olarak damat adayımız kızın kız kardeşini kaçırmaya karar verir ve bütün
akrabalar bir araya gelip şeytani bir plan hazırlarlar. Hanife Teyze’nin görevi
baskın sırasında ev sakinlerinin yüzlerine atıp onları geçici olarak kör edecek,
is ve biber karışımıyla elde edilen bir nevi ev yapımı biber gazını (tozunu) hazırlamaktır.
Baskın için kasabadan bir iki kabadayıyı kiralık olarak tutmayı da ihmal
etmezler. Baskın bir iki ufak pürüz dışında başarılı geçer. Biber tozunu
herkesin tam gözüne isabet ettiremediklerinden hane halkından bazıları
peşlerinden kovalar ve ateş açar. Açılan ateşte damat da dahil üç kişi
yaralanır, ancak istediklerini, yani olan bitenden hiçbir haberi ve rızası
olmayan zavallı kızcağızı kaçırırlar. Yaralananlarda ciddi bir şey yokmuş neyse
ki. Bir süre kızı saklı tutunca sonunda kızın ailesi de evliliğe razı olur ve
evlenirler. Biz şok içerisinde Hanife Teyze’yi dinlerken hikayenin kıssadan
hissesi Hanife Teyze’den geldi. Bugüne kadar evli olmalarına ve birçok çocuk
sahibi olmalarına rağmen hiçbir zaman mutlu olamamışlar, hep bir şeyler eksik
kalmış. Dolayısıyla Hanife Teyze’nin bize nasihatı “Kız kaçıracaksan önce kızın
rızasını al, gönülsüz kızı kaçırma” oldu!!
Hanife Teyze’nin hoş sohbetiyle zaman su gibi akıp geçti ve ayrılma
vakti geldi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder