|
Vahit Öğretmen'in evinde kahvaltı |
|
Via Sebaste |
|
Menteşbey köyü görüş mesafesine girdiğinde Bambina'dan "bu da çocuk oyuncağıydı" bakışı |
|
Bereketli bir nar ağacından göz hakkımızı aşırırken |
|
Menteşbey'de restore edilmiş hoş bir konak |
|
Menteşbey konuk evi |
Ertesi güne bir
bayram sabahı havasında uyandık, zira Vahit Öğretmen'in evine kahvaltıya
davetliydik ve yağmur çamur içinde banyosuz geçen bir haftanın ardından
vücutlarımızdan atmosfere yayılan tehlikeli ve kesif kokuları en aza indirgemek
için olabildiğince temiz giyinmeye çalıştık. Vahit Hoca sofrayı bir haftadır
yemek kısmet olmayan yumurta da dâhil her türlü kahvaltılıkla tepeleme
doldurmuş, ekmekleri kızartmış, çayı demlemişti. Hepimiz bugüne bugün güngörmüş
kibar insanlar olduğumuz için içimizdeki azgın dürtüleri dizginleyip yavaş
yavaş kahvaltımızı yapmaya başladık. Ancak önündekini her bitiren yine aynı
kibarlıkla tabağını tekrar dolduruyor ve yemeye devam ediyordu. Sonunda
masadaki son zeytin tanesine kadar her şeyi kuruttuğumuzda karnımız doymuş
içimiz rahatlamıştı. Vahit Hoca, Kemal Dayı ve Erdener Bey köyün çıkışındaki
köprüye kadar bize eşlik ettiler ve tekrar görüşmek temennileriyle bu güzel
insanlarla vedalaşıp ayrıldık. Biz yamacı yarıladığımızda onlar da aşağıda köy
yolunda görülebiliyorlardı. El sallaşmaların ardından Vahit Hoca'nın
"korkmayın, korkmayın" uyarısı dağlarda yankılandı. Önce ne demek
istediğine bir anlam verememiş olsak da birkaç saniye sonra duyulan silah sesi
olayı aydınlattı. Av meraklısı Vahit Hoca tüfeğini de yanında getirmişti ve
bizi uğurlamak için silahını sıkmadan önce ne olur ne olmaz, bu şehirli bebeler
korkabilir diyerek bizi uyarma ihtiyacı hissetmişti. Bu sıcak köylülere yaraşır
bir uğurlamadan sonra rotanın olmasa da günlerimiz bittiği için bizim son
etabımız olan Menteşbey köyüne doğru devam ettik. Köye vardığımızda grubumuzdan
ilk yaprak dökümünü yaşadık. Asena ve Ali evlerine dönmek üzere Akseki'ye bir
araç ayarlayıp bizden ayrıldılar. Biz ise geceyi köyde geçirip ertesi gün dönüş
yoluna koyulacaktık.
Menteşbey
köyü sessizliğiyle diğerlerinden farksız olmakla birlikte Osmanlı döneminde
birçok kadı yetiştirmiş konakların varlıklı bir aile tarafından satın alınıp
yakın zamanda restore edilmesiyle çok gösterişli bir görünüme sahipti. Köyde
kendimizi bir eve davet ettirmek için beyhude bir yürüyüş yaptıktan sonra bize
tahsis edilen köy konuk evine döndük ve çıkınımızdakilerle yetindik. Evde bir
ocak ve tüp bulunmasına önce sevindik ve çorba pişirip çay suyu koyduk ancak
tam kestiremediğimiz bir yerden kaçak olması dolayısıyla bütün mutfak kısa
sürede gaz kokusuyla doldu. Normal zekâ düzeyinde bir insanın hemen ocağı
kapatıp tüple bütün bağlantıları keseceği yerde zekâ düzeyimin on katı bir inat
düzeyim olduğu için o çay demlenecek diye tutturdum. Sonunda Benoit ve
Gamze'nin ısrarlarına dayanamayıp ocağı söndürmeye gittiğimde çay demlenmişti
bile ve bize kelimenin tam anlamıyla ölümüne demlediğim çayı yudumlayıp
çekirdek çitlemek kalmıştı (bkz. akıl tutulması).
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder