14 Aralık 2013 Cumartesi

ISPARTA / "Arkadaşlar, bu bir Roma yolu!!!"*** (3.Gün)

*** Benoit Paul Denis Joseph Marie Yves Hanquet’in ünlü sözü


Su pompasından kamyonet motoruna metaformoz, nam-ı diğer Patpat

Göz hakkımız ayvaları toplarken

Büyük ihtimal kurban bayramından kalma bir koç kafası

Benoit bizden sonra gelecek dağcılar için işaret bırakırken



Bölgeyi felakete sürükleyen birçok mermer ocağından sadece biri

Hanife Teyze'nin ikramlarının tadını çıkarırken

Hanife Teyze'nin keyifli hikayelerini dinlerken


Aysun buzağıyı beslerken

Sevgili Hanife Teyzemiz

Gün sonunda otelde

Ertesi günün programı Gümü ve Sütçüler köyleri arasında beş saat sürecek bir yürüyüştü. Benoit’nın arkadaşlarının da katılımıyla Gümü’den başlayan ve küçük köyler ve tarım arazileriyle bezenmiş harika manzaralı bir yoldan yürüyüşümüzü yaptık. Yol boyunca rahatsız edici tek görüntü her dağın başında beliren ve çevreyle beraber köylülerin de yaşamlarını alt üst eden mermer ocaklarının varlığıydı. Mermeri çıkarmak için binlerce ağacı kesip temizledikleri alanlara ilaveten ocaklardan yayılan mermer tozu bitkilere verdiği zarardan dolayı tarımı imkansızlaştırırken köylüler için de ciddi sağlık sorunlarına yol açıyor. Köylüler özel firmaları destekleyen ve çevre kanunlarına rağmen onlara bu hakkı tanıyan devlete karşı çaresiz hissediyorlar. Birkaç sene içerisinde buraları aynı şekilde bulamayacak olmak fevkalade endişe verici bir düşünce. Dört saatlik bir yürüyüşten sonra Benoit’nın bir önceki turunda arkadaşlık kurduğu birinin köyü olan Karapınar’a geliyoruz. Benoit’nın arkadaşı kış aylarında İstanbul’un sokaklarında sahlep satmak üzere bir hafta önce gitmişti. Sütçüler bölgesinde yetişen yabani bir orkidenin kökünün kurutulup toz haline getirilmesiyle elde edilen sahlebi köylüler hem toz olarak hem içecek olarak satıyorlar. Neyse ki arkadaşının eşi evdeydi ve bizi evine buyur etti. Anadolu insanının efsanevi misafirperverliğiyle bize hemen bir sini atıştırmalık ve çay hazırladı. Bizi o kadar rahat ettirdi ki birkaçımız yumuşak minderlerde tatlı bir uykuya daldı. Biz Hanife Teyze’nin hoş sohbetinin tadını çıkarırken Benoit ve arkadaşı gidip arabayı getirmek üzere ayrıldılar. Hanife Teyze bize ailesinden ve hayatından, eskilerin nasıl 9 çocuk yaptıklarından, sonraları bunun 7’ye, kendi zamanında 5’e, ve şimdilerde 2-3’e düştüğünden bahsetti. Köyden şehre göç eden oğullarından bahsederken gözleri doldu ve tek dileğinin onların köyde, yakınlarında yaşamaları olduğunu belirtti. Bize gençlik yıllarında eşi askerdeyken mektuplaşmalarından da bahsetti. Mektupları kendisi yazmasına rağmen görümcesinin ağzındanmış gibi yazıyormuş ve onun adıyla imzalıyormuş. Bunun sebebini önce çözemesek de Hanife Teyze bizi aydınlatmakta gecikmedi. Askeriyeye giden mektuplar önce kontrolden geçtiği için bir karı koca arasındaki yazışma da ayıp sayılacağından bu yola başvuruyormuş. Bugün bize her ne kadar garip ve komik görünse de o günlerin sosyal dinamikleri, tabuları ve bakış açıları ışığında olağan bir durum.  Daha şok edici bir diğer hikayesi ise bir akrabaları için gerçekleştirdikleri kız kaçırma serüveniydi. Mevzu bahis akraba köyden kendisine bir kız seçer ve gidip kızın ailesinden ister. Ancak aile kızı vermez, bir süre sonra bir başkasıyla evlendirirler. Bunun üzerine misilleme olarak damat adayımız kızın kız kardeşini kaçırmaya karar verir ve bütün akrabalar bir araya gelip şeytani bir plan hazırlarlar. Hanife Teyze’nin görevi baskın sırasında ev sakinlerinin yüzlerine atıp onları geçici olarak kör edecek, is ve biber karışımıyla elde edilen bir nevi ev yapımı biber gazını (tozunu) hazırlamaktır. Baskın için kasabadan bir iki kabadayıyı kiralık olarak tutmayı da ihmal etmezler. Baskın bir iki ufak pürüz dışında başarılı geçer. Biber tozunu herkesin tam gözüne isabet ettiremediklerinden hane halkından bazıları peşlerinden kovalar ve ateş açar. Açılan ateşte damat da dahil üç kişi yaralanır, ancak istediklerini, yani olan bitenden hiçbir haberi ve rızası olmayan zavallı kızcağızı kaçırırlar. Yaralananlarda ciddi bir şey yokmuş neyse ki. Bir süre kızı saklı tutunca sonunda kızın ailesi de evliliğe razı olur ve evlenirler. Biz şok içerisinde Hanife Teyze’yi dinlerken hikayenin kıssadan hissesi Hanife Teyze’den geldi. Bugüne kadar evli olmalarına ve birçok çocuk sahibi olmalarına rağmen hiçbir zaman mutlu olamamışlar, hep bir şeyler eksik kalmış. Dolayısıyla Hanife Teyze’nin bize nasihatı “Kız kaçıracaksan önce kızın rızasını al, gönülsüz kızı kaçırma” oldu!!  Hanife Teyze’nin hoş sohbetiyle zaman su gibi akıp geçti ve ayrılma vakti geldi. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder