28 Aralık 2009 Pazartesi

Bangalore / Evim evim guzel evim!!

Bangalore sehir pazari

Bangalore cicek pazari, dolasirken renklerin ve kokularin yogunlugundan basiniz donuyor



Hint usulu hindistan cevizi rendesi

Birbirinden leziz yemekleri mideye indirirken



Kannan ve Mythili Karanji Parkinda

Maharaja Sarayi, Mysore



Iki peri iki cin

Kannan dekoratif boynuzlu bir okuzu severken

Chowka Bhaara isimli bir Hint oyunu, zar olarak deniz kabugu kullaniliyor

Tabii ki ben kazandim

Baba kiz uyum icinde

* Fotograflar Lakshmi Jayaram tarafindan cekilmistir (fotograflardaki tatli kiz)


Goa'dan sonraki duragim guneyin hizla gelisen buyuk sehirlerinden Bangalore oldu. Oldukca yeni bir sehir olmasi ve turistik acidan pek ilginc bir sehir olmamasina ragmen Amerika'dan arkadaslarim Kannan, Mythili ve ailelerini ziyaret edecegim icin Hindistan yolculugum boyunca sabirsizlikla bekledigim bir durakdi. Jayaram ailesiyle Hawaii'de komsu cadirlarda kamp yaparken tanismis ve daha sonra tesaduf eseri onlarin yasadigi eyalete tasinmam sayesinde bircok kez gorusme imkani bulmustuk. Hem onlarin hem benim memleketlerimize kesin donus yapmamiz dolayisiyla bir daha gorusme imkani bulamayacagimi dusundugum arkadaslarimi gormek hayatin guzel suprizlerinden biri oldu. Ziyaretim dostlarla gorusmenin mutlulugunun yanisira Hintlilerin yasamlarini turistik engeller olmadan kendi dogal ortamlarinda tecrube etmem acisindan bulunmaz bir firsatti. Onlarla gecirdigim iki hafta boyunca aile ziyaretlerinden (cok genis bir aileye sahipler. Kannan'in kizkardesinin yeni evlerinin serefine verdigi davet boyunca tanistigim kuzen, yegen, amca ve teyzelerin ardi arkasi kesilmedi) mahalle halkinin sosyal etkinliklerine (Pazar gunleri bir sosyal tesisde bulusan mahalle halki her hafta farkli bir etkinlik duzenliyor. Benim katildigim hafta duzenlenen badminton turnuvasinda resmi yasi 60, ruhi yasi 25 olan arkadasim Kannan yari finale kdar yukseldi), tapinak ziyaretlerinden (aileyle beraber Bangalore'a iki saat uzaklikta ki Mysore sehrine iki gunluk bir seyahat yaptik. Ikibin yillik tapinaklari, yakin gecmise kadar kullanilan saraylari ve parklariyla huzurlu ve keyifli bir sehir olan Mysore'da evlerinde misafir oldugumuz akrabalariyla beraber sabah 6:30'da duzenlenen ayin icin antik bir tapinagi ziyaret ettik. Bir turist olarak baska yerde katilma imkani bulamayacagim ayin boyunca butun rituellerine (Sanskritce okuduklari dualar disinda) eslik etme sansina sahip oldum) ev duzenlerine (Yemekler yerde elle yeniyor. Sadece sag elle yeniliyor, sol el yemekleri kaplardan tabaga servis etmek icin kullaniliyor. Su bardak agiza degdirilmeden iciliyor. Tabaklar evin ayri bir bolumunde ki lavaboda sudan gecirildikten sonra mutfak lavabosunda yikaniyor. Tanriya sunduklari suyu mutfak lavabosundan aldiklari icin agiza degen hicbirse direk buraya konmuyor. Her evde gunluk dualarini ve rituellerini gerceklestirdikleri tanri resimleri, biblolar, adaklar vb. seylerle suslu bir kisim bulunuyor. Ve burada sayamayacagim daha bircok gunluk aliskanliklari var), yerel oyunlardan (yukarida fotografini gorebileceginiz oyun bunlardan bir tanesi. Kazandigimi soylemis miydim? :) ) ev yemeklerine (Mythili her ogun farkli birsey yemem icin surekli mutfakda birbirinden lezzetli yemekler pisirdi. Ilk iki gunden sonra utangacligi ve kibarligi bir yana birakip tika basa yemeye basladim. Yolculuk sirasinda verdigim birkac kilo da cabucak gobegimdeki yerine dondu. Bir iki yemek tarifi ogrenme umuduyla sik sik mutfakda Mythili'yi yemek yaparken izledim ancak yemeklere kattiklari sonsuz sayida baharat, bitki ve tahili takip etmenin imkansizligini anlayinca yemek yapmak yerine yemenin benim icin daha uygun olduguna karar verdim) birbirinden essiz tecrubeler edindim.
Ziyaretim boyunca uzerinde durdugum bir diger konuda Hinduizm uzerine daha fazla bilgi edinmek oldu. Yolculuk boyunca karsilastigim tapinak ve seremoniler vasitasiyla dinin gunluk uygulanisi hakkinda fikir sahibi olsam da felsefik acidan bilgi edinme firsatim olmamisti. Hinduizm konusunda oldukca bilgili olan ve daha fazla ogrenmeye caba sarfeden Kannan'a yonelttigim soru yagmuru sayesinde dinin dusunce sistemi, nedenleri ve gelisimi hakkinda az da olsa bilgi sahibi oldum.
Evimde (evin bireylerinden biri olarak yolculuk boyunca kullandigim Prakash takma adima soyadlari olan Jayaram'i da ekledim. Prakash Jayaram olarak kendimi kaptirip Hintli gecinmeye basladim ancak muzelerden birine yaptigimiz ziyaret sirasinda pahali turist bileti yerine ucuz yerli bileti alip muzeye girmeye calisirken gorevlilere yakalaninca Hintli olmak icin daha uzun bir yolumun oldugunu anladim :) ) rahatim o kadar yerinde olunca iki haftanin sonunda ayrilmak zor geldi. Istemiye istemiye de olsa kendimi Hindistan'da son on gunumu gecirecegim Kerala eyaletine giden bir trene attim ve bu guzel insanlari birgun tekrar gormek umidiyle yola ciktim.

18 Aralık 2009 Cuma

Arambol Plaji, GOA!!


Goa'da ki sayisiz kiliseden biri, eski bir Portekiz kolonisi olan bolge halki Hristiyanliga gecmis. Hint kulturu ve insanini hristiyanlikla bagdastiramasam da oldukca dindarlar.

Rengarenk Portekiz evleri, Panjim / Goa

Vagator Plaji





Gunluk baligimizi pisirirken


Goa’ya Hindistan’in yatakli otobuslerinden birinde seyahat ettim. Bu otobuslerde koltuk yerine ranza benzeri iki katli kucuk kompartmanlar mevcut. Her bolme iki kisilik dolayisiyla benim gibi yalniz seyahat ediyorsaniz tanimadiginiz biriyle yanyana yatarak yolculuk ediyorsunuz. Fistik gibi Hintli bir kizin yanina dusmeyi umuyordum ancak beklentim bosa cikti. Yinede 60 yasinda hos sohbet bir Amerika’linin yanina dustugum icin sansli sayilirim. Ilk once Goa’nin farkli plajlarinda ikiser gun gecirerek gezmeyi dusunuyordum ancak Arambole vardigimda bu fikrimden vazgecip butun zamanimi orada gecirmeye karar verdim (geceligi bir dolar olan otelimin (terasda bir dosek veriyorlar) bunda buyuk payi var tabii). Goa’nin sakin ve rahat atmosferi sayesinde butun gun birsey yapmasaniz dahi gunlerin nasil gectigini anlamiyorsunuz. Birkac gun kalma planim once bir haftaya sonar on gune uzadi. Birkac ay burada kalip zamanin nasil gectigini anlamayacagimi dusunerekden harekete gecmeye karar verdim.
Goa’da bir gunumun (veya her gunumun) kisa bir ozeti: sabahlari palmiye agaclarindan suzulen gunes isigi ve kus sesleriyle uyanmak (otelin terasindan acik havada kaliyordum), tropik meyveler, yogurt, bal ve muesli (tahil, findik, badem vb. Karisimi) olusan kahvalti, okyanusun serin sularinin tadini cikarmak, kumsalda aglarindan yakaladiklari baliklari ayiklayan balikcilardan taze balik almak, ogle yemegi icin bir balik ziyafeti ve arkasindan biraz kestirmek, tekrar okyanusa bir ziyaret, gun batimini izlemek ve kumsalda gece boyu devam eden cesit cesit canli muzikle gunu noktalamak. Sanirim size yeterince kiskandirdim, dolayisiyla sudan ucuz ickilerden, tavla partilerinden, birbirinden ilginc ve renkli insanlardan ve Goa’nin digger sehir ve plajlarina yaptigim motorsiklet gezilerinden (daha once hic tecrubem olmamasina ve birkac kez kucuk kazalara girmeme ramak kalmasina ragmen muthis eglenceliydi) bahsetmeyecegim bile…

Mumbai (Bombay)


Viktorya Terminali (Asya'nin en yogun ikinci tren gari)


Arka sokaklar

Mumbai'nin gokdelenleri


Chowpatty Plaji

Mumbai Hindistan’da su ana kadar ziyaret ettigim sehirler icerisinde en batililasmis olaniydi. Ingiliz tarzi mimarisi, genis yollari, biraz daha duzenli trafigi ve ozellikle yerel halkiyla Hindistan’in geri kalanindan oldukca farkli. Bati tarzi giyinmis Hintli genc kizlarin barlarda erkeklerle sosyallesmelerini gormek digger sehirlerde pek rastlamadigim bir durum. Mumbai bircok kucuk adacagin arasindaki deniz doldurularak olusturulmus buyukce bir adanin uzerinde konumlanmis. Sehirde biraz daha uzun sure kalip farkli yerlerini kesfetmek isterdim ancak simdiye kadar ziyaret ettigim en pahali sehir olmasi dolayisiyla sadece iki gun kaldim. Mumbai’ye gelirken trende tanistigim Alman bir arkadasla beraber bir oda tutup masrafi biraz olsun dusuk tutabildim. Ilk gun belli basil yerleri ziyaret ettikten sonar ikinci gun sanat galerilerini gezmek hos bir degisiklik oldu. Goa’ya otobus biletimi aldiktan sonar (trenler her zaman ilk tercihim ancak hepsi doluydu) kumsalda sereserpe yatacak olmanin heyecani git gide artmaya basladi.

17 Aralık 2009 Perşembe

Rajastan


Jodhpur Kalesi


Jodhpur gelini



Jaisalmer Kalesi



Jaisalmer'in nakis gibi islenmis binalari

Puskar'a vardigimda Sutcu Pansiyon ismi hosuma giden bir otele yerlestim. Puskar orta Rajastan'da kucuk ama Hindu hacilarin duraklarindan biri olmasi dolayisiyla onemli bir koy. Ayni zamanda her yil ulkenin en buyuk deve pazarina ev sahipligi yapiyor. Malesef bu yil ki deve pazarini kacirdim ama sakin ve rahat ortami sayesinde keyifli bir zaman gecirdim. Oteldeki en ucuz oda olan terasda bir cadir kiraladim. Teras ayrica hamaklar, minderler ve divanlarla dosendigi icin zamanimin cogunu bu sicak ortamda uyuyarak, yiyip icip kitap okuyarak, sohbet edip manzarayi izleyerek gecirdim. Burada iki gun desarj olduktan sonra mavi sehir lakapli Jodhpur'a gectim. Jodhpur dusundugumden cok daha buyuktu. Yine bir kasaba beklerken orta buyuklukte bir sehirle karsilastim. Sehrin fazla cazibesi olmadigi icin bir gunu tipik turistuk yerlerini gezmekle gecirdikten sonra Jaisalmere'e gectim. Jaisalmer Hindistan seyahatimde bulunacagim en bati nokta, Pakistan sinirina yakin Thar colunde bir kasabaydi. Binalarin cephelerinin nakis gibi islendigi muthis guzellikte bir sehir Jaisalmer. Sehir ne kadar guzelse insanlarida bir o kadar cirkindi. Beni aldatmaya calisan sarhos restoran sahibiyle tartismam ve kaldigim otelin sahibinin bana satmaya calistigi deve safarisine katilmayi kabul etmeyince cirkeflesip kabalasmasiyla kaldigim iki gun tatsiz gecti. Udaipur Rajastan eyaletindeki son ve en guzel duragim oldu. Zenginler tarafindan guzelliginin kesfedilmesiyle dunyanin en buyuk otel zincirleri her yil yenir bir luks otel acmaya baslamislar bu Pichola golu kenarindaki insani kendine hayran birakan sehirde. Hala kendine has havasini ve hesapli alternatiflerini kaybetmeden bu sehri ziyaret ettigim icin memnunum. Bircok tarihi bina ve diger gezilecek yerler barindirmasina ragmen sehrin huzurlu havasinin keyfini surmekten baska birsey yapmasi gerekmiyor insanin. Duvarlarindan pembe los bir isik ve yuzyillarin tarihini yansitan binalarla cevrili bir golun uzerinden gunesin batisini izleyerek insan yeniden doguyor.

HINDISTAN'a donus!! Agra & Jaipur




Sarayda yasayan kadinlarin sehir hayatini izleyebilmeleri icin yapilmis kucuk pencereler (Hava Mahal, Jaipur)

Hava Mahal (Ruzgar Sarayi)


Gencler kriket oynarken

Sehir muzesi, Jaipur

Pokhara'dan Agra'ya ulsamak iki gunumu aldi. Yolculuk esnasinda adaptasyon surecimin bir sonraki asamasi olarak yemekleri elle yemeye basladim (sulu yemekler bile ya ekmek banarak ya da pilavla karistirilarak elle yeniyor). Eglenceli olmakla beraber yerel halkla iletisim kurmayi da kolaylastiriyor. Agra'ya ogle uzeri vardim ve gunun geri kalanini uzun yolculugumun yorgunlugunu atmak uzere dinlenmeye ayirdim. Otobus duragindan otele yururken yol boyunca her zaman oldugu gibi riksavcilarin saldiralarina maruz kaldim. Hayir cevabini kati suretle kabul etmeyen ve bisiklet taksilerine binmeniz icin yakanizi birakmayan bu israrci insanlar gerek mesafe gerek sonradan degistirdikleri tarife gerek oteller hakkinda olsun her turlu yalani soylemeye hazirlar. Artik bu saldiri ve yalanlara bir derece bagisiklik kazanmam sebebiyle riksavcilarin "Tac Mahal ve Agra Kalesi bedava, atla arkaya" turu laflarina kulak asmadim. Otelde tanistigim insanlardan ogrendim ki belki de hayatlarinda ilk kez dogruyu soyluyorlarmis. Normal giris ucreti 17 dolar olan (neredeyse iki gunluk butcem) ancak yilda sadece iki gun kapilarini ziyaretcilerine bedavaya acan Tac Mahal'in bu ozel iki gununden birine denk gelmisim. Bunu ogrendigim vakit hava coktan kararmis, Tac Mahal kapilarini kapatmisti.
Ertesi gun Tac Mahal'in haftada bir gun kapali oldugu cuma gunune denk geliyordu. Tac Mahal ve Agra Kalesinden baska pek enteresan bir yani olmayan ve insanlarindan da haz almadigim bu zevksiz sehirden iki gunden fazla gecirmeyi dusunmedigim ve zaten yuksek giris ucretinden dolayi icine girmeyi planlamadigim Tac Mahal'i gezmeyecegim kesinlesmis oldu. Ertesi gun sehrin sokaklarini otelde tanistigim yari Alman yari Turk bir arkadasla gezmeye karar verdik. Gezmeye baslayali gazla olmamisti ki su almak icin durdugumuz bir bakkalin onunde 60 yaslarinda duzgun Ingilizce'li bir Hintliyle sohbet etmeye basladik. Yarim saat ayak ustu yaptigimiz muhabbet derinlesince bakkalin onundeki saldalyelerde oturup sohbetimize devam etmeye karar verdik. Bu hos sohbet adamin bize Hint filozofisi, Hinduizm, ve Sikago'da yasadigi donemden maceralarini anlattigi birkac saatin sonunda gunes yavas yavas batmaya baslamisti. Hava kararmadan Tac Mahal'e uzaktan da olsa bir selam cakmak uzere yanindan ayrildik. Devamli size birsey satmaya calisan veya bir cikar bekleyen insanlarin iletisim kurma cabalarina maruz kaldiginiz bu ulkede samimi ve keyifli bir sohbet herhangi bir aniti veya binayi gormekden daha degerliydi. Ertesi gun turistlerin en cok ziyaret ettikleri uc sehir olmalari sebebiyle altin ucgen olarak adlandirilan Delhi, Agra, Jaipur sehirlerinden sonuncusuna geldim. Yolculugun basindan beri faydalanmayi dusundugum ancak ne zaman nereye gidecegim belli olmadigi ve her an internete baglanma firsati bulamadigim icin faydalanamadigim couchsurfing.org sitesinden Jaipur'da yararlanma firsati buldum. Seyahat edenleri evlerinde konuk etmek isteyenlerle bulusturan bu siteye son dakika gonderdigim mesafa olumlu cevap veren bir uyenin evinde misafir olarak kaldim. Misafirperverlik, kultur alisverisi ve iyi niyet gibi fikirler uzerine kurulu bu site vasitasiyla yasadigim bu ilk tecrube malesef pek tatmin edici olmadi. Sohbetimizin cogu onun beni hediye alisverisi yapmaya ikna etmeye calismasiyla gecince (malum komisyonunu almak icin) tadim kacti ve erkenden dinlenmek uzere odama cekildim. Sabahda ilk is iki gun kalmayi planladigim bu evden ayrilip bir otele yerlestim. Evlerini acmalar, yemeklerini paylasmalari ve kibarliklarini hic kaybetmemeleri dolayisiyla haklarinda kotu konusmam mumkun degil ama bir cikar gutmeleri sitenin butun amacina ters dustugu icin pek samimi degillerdi.
Gun icerisinde Jaipur'u gezdikten sonra aksami lezzetli bir et yemegiyle noktaliyorum. Jaipur'da Hindu, Jain, Shikh dinlerinin yanisira yogun bir Musluman nufusu da mevcut. Diger dinlerin mensuplari genelde vejeteryan olduklari icin Hindistan'a geldigimden beri ayni sebzeleri iceren yemekleri yiyordum. Cok lezzetli olmalarina ragmen bir sure sonra sikici olabiliyor. Musluman kardeslerimle :) beraber et yemek hos bir degisiklik oldu. Sonunda kuzeyin buyuk sehirlerini tamamlayarak Thar colunun kucuk kasabalarina dogru yola cikiyorum.

Pokhara, NEPAL


Dunya Baris Stupasi


Pokhara daglarla cevrili bir golun etrafinda yayilmis yerlesim yerleri, Himalayalarda yapabileceginiz on, yirmi, otuz gunluk tirmanis ve yuruyusleri, rafting, yamac parasutu gibi alternatifleriyle bir doga sporlari merkezi. Uzun yillardir turistlerin akinina ugramasi ve hala populerligini korumasi nedeniyle fazlasiyla ticarilesmis bir yer. Ozellikle otellerin yogunlastigi gol kenari kucuk bir Avrupa kasabasindan farksiz. Fiyatlarin Nepal'in diger kisimlarina ve Hindistan'a kiyasla iki uc katina ciktigi bu sehire kultur turizminden ziyade doga turizmi amacli gelmek gerekiyor. Bende buraya yaptigim iki gunluk kisa ziyareti sehirli yanimi bir yana birakarak olabildigince dogayla icice geciriyorum. Ilk gun kiraladigim bisikletle sehir disini gezmeye cikiyorum. Yerlilerin yasadiklari eski sehrin sokaklarinda turladiktan sonra bir yarasa magarasina gidiyorum. Magaranin tavaninda yuzlerce kucuk siyah yarasanin yasadigi magara cok ilginc olmamakla beraber yarasalarin her an uyku halinden cikip size saldirma olasiligi ufak capli bir heyecan yasatiyor. Birazda gol kenarini gezdikden sonra bisikletin eskiligi dolayisiyla cikardigi seslere ve ozellikle rahatsiz selyenin popomda yarattigi agriya daha fazla dayanamayarak bisikleti iade edip gunun kalanini bir restoranda kitabimi okuyarak geciriyorum.
Ikinci gun golun cevresindeki daglari tirmanip nefes kesici manzarayi izlemekle geciyor. Dag tirmanislarina aliskin olmayan vucudum bir hayli yoruluyor ancak gol kenarinda ufak bir sekerleme yorgunlugu almaya yetiyor. Gunun kalanini yine sehirde dinlenerek geciriyorum. Pokhara'nin sakin havasinda iki gunu dinlenerek gecirdikden sonra tekrar Hintli kardeslerimle bogusmaya hazirim. Yarin Agra'ya dogru yapacagim uzun yolculuga baslayacagim.

Katmandu Vadisi, NEPAL



Maymun tapinagina cikis


Yerel halk duvara yapistirilan gunluk gazeteyi okurken



Buda'yla goz goze




Hasat zamani


Okuldan cikmanin sevinci

Himalayalar!!!!




Polis barikati arkada

Maocu gosterciler

Nepal'e gelip gelmemek konusunda kararsizdim ancak sadece Katmandu'ya gelirken yaptigim araba yolculugu boyunca seyrettigim muhtesem manzara bile gelmek icin yeterli bir sebep. Varanasi'den yorucu 30 saatlik tren ve araba yolculugundan sonra Katmandu'ya ulastim. Nepal'e giris yaptiktan yaklasik bir saat sonra yemyesil daglar sizi karsiliyor ve yol boyunca devam ediyor. Yolculardan birinin cantasini terminalde unutmasi, arabanin bozulmasi, sayisiz polis kontrol noktasinda durmamiz ve bagajlarin aranmasi dolayisiyla normalden cok daha uzun suren yolculuga ragmen oldukca keyifli bir seyahatti. Katmandu'ya varinca otel avina cikiyorum, on arastirma yapmadigim ve elimde herhangi bir harita veya rehber bulunmadigi icin geceligi 4 dolar olan, bana gore biraz pahali bir otele yerlesiyorum. Iran'dan beri ilk defa kendine ait banyosu ve sicak suyu olan bir odada kaliyorum. Otel ararken calisanlarin tavirlari ve yardimci olma cabalari Nepallilerin Hindistanlilardan daha kibar olduklarini belli ediyor. Ertesi gun sehri gezerkende bu kanaatim pekisiyor. Aksam otelin resepsiyonistiyle oturup bana bir Nepal programi cikariyoruz. Nepal seyahatim boyunca kullanmam icin Lonely Planet rehberi ve haritalari odunc veriyor, boylece en az 10 dolar harcamaktan kurtuluyorum. Ertesi gun Katmandu gezime Maymun tapinagindan basliyorum. Orjinal adinin farkli olmasina ragmen tapinagin cevresinde suruler halinde bulunan maymunlar dolayisiyla turistler arasinda bu adla biliniyor. Yuksek bir tepede bulunan bu tapinaklardan butun Katmandu'yu gormek mumkun. Dusundugumden cok daha buyuk olan bu sehir malesef gezim boyunca bulundugum diger buyuk sehirler gibi ciddi hava kirliligi sorunu yasiyor. Sokaklarda bircok insan hava kirliliginden korunmak icin yuzlerinde maskeyle dolasiyor. Tahran, Delhi, Katmandu gibi sehirlerde yasayan insanlarin solunum rahatsizlilari yasamalari kacinilmaz sanirim. Hindistan'a kiyasla Nepal'in sokaklari cok daha temiz ve insanlari daha kibarlar. Gur vucut killarim Nepallilere ilginc geliyor olmali ki sokakda yururken sik sik kolumdaki killara bakip gulusen insanlar goruyorum. Onlarla beraber gulmekden baska yapacak birsey yok. Minibusde yanimda oturan adam iki uc yaslarindaki kizina mantosundaki kurku ve benim kollarimdaki killari gosterip birseyler anlatiyordu, sanirim korkmamasini, benim kurt adam olmadigimi soyluyordu kizina :)
Katmandu'nun harika mimarili antik yapilariyla dolu Durbar meydanini gezdikten sonra Budistler icin onemli mekanlardan Budanat'a gidiyorum. Burada da diger tapinaklarda gordugum benzer manzaralarla karsilasiyorum. Yuvarlak bir yapinin cevresinde tavaf eded Budistler, ilahi okuyan monklar, adak olarak sunulan biskuvi, cips ve benzeri yiyeceklerden olusmus yiginlar, ve bir tas yiginina veya heykele dua edip para bagislayan insanlar. Budizm gibi bir tanrisi veya peygamberi olmayan, sadece nasil yasanilmasi gerektigi uzerine felsefik bir ogretinin bile diger dinlerden farksiz olarak sadece bir putperestlige donusmus oldugunu gormek uzucu.

Katmandu vadisindeki ikinci gunumde sehir disina cikip Nagarkot isimli dag basinda kucuk bir koye geliyorum. Koyun bulundugu noktadan gunesin Himalayalar uzerinden dogus ve batisini izlemek mumkun oldugu icin oldukca populer bir yer. Vardigimda hava bulutlu ve yagmurlu oldugu icin manzaranin pek keyfini cikaramadan otel aramaya koyuluyorum. Koyde elektrikler kesik oldugu icin yerlestigim otelin restoraninda mum isiginda kitap okumaktan baska yapacak birsey olmuyor. Ertesi sabah erkenden masmavi bir gokyuzu, yeni dogan gunes ve Himalayalarin ihtisamli manzarasina uyaniyorum. Yemyesil vadilerin ve bulutlarin uzerinde yukselen heybetli daglar hayranlik uyandirici. Manzaranin keyfini cikardiktan sonra gunes fazla yukselmeden yola cikiyorum. Minibusle geldigim bu dag basindan sehire 20 km'lik bir yuruyus beni bekliyor. Bu uzun ama keyifli yuruyus boyunca bircok kucuk Nepal koyunden gecme firsati buluyorum. Turistlere pek aliskin olmayan bu insanlar daha naif ve sicak bir tutum sergiliyorlar. Koylerin hepsi tarim alanlariyla cevrili ve bu tarlalarda genellikle Nepalli kadinlar calisiyor. Nepal'in cografyasi hep daglik oldugu, pek duzlugu bulunmadigi icin her yer Babil'in bahcelerini andiran teraslama usulu olusturulmus yemyesil basamak basamak tarlalarla cevrili. Daglarin tepelerinden asagilara uzanan bu basamaklar hos bir dalga goruntusu olusturuyorlar.
Ilk baslarda beni rahatsiz etmeyen Nepallilerin kollarimdaki killara olan ilgileri artik pek eglenceli gelmemeye basladi. Yolda yanindan gectigim her insan istisnasiz gozlerini kollarima kilitliyor, sonunda karsilikli gulusmeyle geciyoruz. Bacak ve gogus killarimi da gorseler sanirim sok gecirip bayilabilirler :) Karsilarindaki insanlarin bakislarinin yuzleri yerine surekli vucutlarinin baska kisimlarina odaklanmasina maruz kalan bayanlarin ne hissettiklerini artik daha iyi anliyorum :)

Sehirde otele ulasmaya calisirken Katmandu'da iki gundur surmekte olan Maocularin grev ve protesto mitinglerinin ortasinda buluyorum kendimi. Ortalik kalabalik olmasina ragmen sessiz ve sakin. Yogun bir polis barikatinin icinden insanlar tek sira halinde benim gitmek istedigim yone dogru ilerliyorlar. Siki guvenlik onlemlerine ve ortamin sakinligine guvenip bende siraya girip ilerlemeye basliyorum. Henuz bir iki dakika gecmeden birden bire herkes geri donup kosmaya ve bagrismaya basliyor. Dogal olarak bende geri donup kosmaya basliyorum ve kendimi bir duvarin uzerine atip kalabalikdan kurtuluyorum. Duvarin uzerinde birkac saniye olayin sokunu atlattikdan sonra etrafda kacisan insanlarin bir yandanda gulduklerini fark ediyorum. Sanirim bu tip hareketlilige aliskin olan Nepalliler durumu eglenceli buluyorlar. Ortalik sakinlestikden sonra tekrar polis barikatina ilerliyorum ve turist olmanin avantajini kullanarak barikati gecmek icin izin istiyorum, ancak polislerden ret cevabi aliyorum. Mecburen geri donup farkli uzun bir yoldan otele ulasiyorum. Bu heyecanli gunle beraber Katmandu ziyaretini noktalayip ertesi sabah Nepal'in daha batisinda bulunan Pokhara'ya dogru yola cikiyorum.