12 Ekim 2014 Pazar

ANTAKYA / Çerez Niyetine Çıt Çıt Atıştırmalık / (1. Bölüm)

Can'ın elinden nefis Antakya kahvaltısı

Kemerli Antakya sokakları

Antakya'da ki binaların birbirinden güzel kapılarından ikisi


Gezi direnişinde kaybettiklerimizin acısını en çok yaşayan şehir kuşkusuz birçok evladı öldürülen Antakya
Abdocan'ın vurulduğu yerde hatırası yaşatılıyor

Ahmet Atakan'ın katledildiği sokak
Kilise çanı ve minare, Antakya'nın en meşhur karelerinden

Affan Kahvesi'nin meşhur tatlısı Haytalı



Antakya'nın temel besinlerinden bakla ezmesi, humus, tuzlu yoğurt ve muhammara

İlgi çekici pencere tasarımları ve Bambina

Antakya'da kahve çay bardağında içiliyor ve adı "süvari"

Bir Şubat günü tişörtle gezip orgazmik lezzetler tatmak için en ideal yer olan Antakya’ya bir iş çıkışı birası içilirken verilen anlık bir karar üzerine vardık. Tabii vardık derken o kadar kolay olmadı bu varış, keza yol arkadaşım Gamze’nin (nam-ı diğer Bambina) ufak çaplı bir uçak korkusu gelişmişti son zamanlarda. Neyse ki her derdin bir devası olduğu üzere bu soruna da çareyi bir şişe Cointreau’da bulduk. Henüz uçağa binmeden uçuşa geçen Bambina’da uçak korkusundan zerre iz kalmamıştı. Hatta o kadar rahatladı ki bizi terminalden uçağa taşıyan otobüsten inip kabine çıkan merdivenlere olan üç metrelik mesafede bir de keyif sigarası içmek istediğine karar verip sigarasını yakmasıyla gerek yerde gerek uçakta ne kadar görevli varsa Gamze’ye doğru koşmaları bir oldu. Bir nefes çekip attığı sigarasını uçağı havaya uçurmadan gayet ustaca ayağıyla söndürmesiyle uçaktaki 138 yolcu ve görevlilerin cık cık sesleri ve kafa sallamaları eşliğinde uçağa binip koltuğumuza kurulduk. Bol duygu patlamaları ve sohbetle geçen bir yolculuktan sonra Antakya’ya vardığımızda güzel insanlar Can ve eşi Sevgiyle buluştuk. Pek acıkmış olmamamıza rağmen Antakya’da geçireceğimiz her dakikayı eşsiz lezzetlerini tatmak adına değerlendirmek için “çerez niyetine çıt çıt atıştırmalık” bir şeyler yemek için Abdo döner’e uğradık. Ayaklarımızın yere basmasına rağmen kafalarımız hala bulutlarda gezindiği için yediğimizden çok bir şey anlamasak da dört günlük yemek maratonumuza bir giriş yapıp dinlenmek üzere eve geçtik.


Ertesi sabah hem güzel hem maharetli insan Can’ın elinden çıkmış mükellef bir kahvaltıya uyandık.  Kış uykusuna yatacak bir canlı iştahıyla yaptığımız kahvaltıdan sonra şehri keşfe çıktık. Belki bu şehri keşif lafı biraz iddialı kaçacak çünkü şehre yürüyerek inerken yaktığımız kalorileri yerine koymak için hemen bir ufak yemek molası verdik. İstanbul’un İstiklal Caddesi’nin Antakya’da ki muadili Saray Caddesi. Alışveriş, yemek ve içmek için en hareketli cadde burası. Caddenin sonuna doğru Ortodoks kilisesinin dingin bahçesine bakan bir restoranda meze ve biralarımızı tattık. Antakya’da bolca tüketilen humus ve bakla ezmesini kiloyla satan eskiden birçok dükkan olmasına karşın şimdilerde iki tanesi kalmış, onlar da kapanmadan uğramanızı tavsiye ederim. Canların düğün fotoğraflarına da ev sahipliği yapan Katolik kilisesini ve Anadolu’da yapılan en eski cami olduğuna inanılan (şu andaki bina değil) Habib-i Neccar Camii’ni ziyaret ettikten sonra bu sefer sunduğu Haytalı tatlısıyla Antakya’da tarihi öneme sahip Affan Kahvesi’nde duruyoruz. Günü son zamanlarda popüler olan, Antakya evinden bozma barlardan biri olan Cabaret Bar’da hoş blues tınıları eşliğinde noktalıyoruz. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder