19 Ocak 2014 Pazar

İSRAİL & FİLİSTİN _______ Tezatlıklar Diyarı Hayfa - Akka

Baha'i Bahçeleri

Al Diyar Restoran ve ilk İsrail biramız "Maccabee"

Giovanni ve Senem'in arkasındaki tatlı teyzenin kökleri Türkiye'ye uzanıyor

Yeşil üniformalarıyla tarihi yerleri gezen genç İsrail askerleri

Akka'da kahvaltımız otlu ekmek


Akka

Osmanlı'dan kalma birçok izden biri

Akka'da ev ve dükkanların kapıları farklı desenleri ve tek tip mavi renkleriyle hoş bir görüntü oluşturuyorlar

Ekibi tamamlayınca ilk durağımız olan Hayfa’ya doğru yola koyulduk (ulaşım tercihimizi trenden yana kullandık, çok sessiz, sarsıntısız gidiyorlar, koltuklar rahat, tavsiye olunur; Hayfa’da otel tercihimiz Loui Hotel Apartments’dı, basit, sade ama fiyat kalite dengesi yerinde, tavsiye olunur).   Hayfa'da açıkçası bir turist olarak görülecek hiçbir şey yok. Kent bir ölü şehir havasında, dükkanların vitrinleri de dahil her şey 30-40 yıl öncesinde donup kalmış gibi. Sokakları sessiz, binalar bakımsız. Turistlerin birinci sırada ziyaret ettikleri yer Baha'i bahçeleri adıyla anılan ve dinin önderlerinden Bab (kapı) lakaplı zatın türbesiyle, bu türbeyi çevreleyen, tasarımı ve bakımı kusursuz bahçelerden oluşuyor. Baha'ilik 150 yıllık bir geçmişi olan, üç semavi dini sentezleyen, evrensel birkaç temele oturtulmuş bir din. Günümüz Türkiye'sinde pek bilinmeyen bir din olmasına rağmen dinin kurucusunun İran'dan Osmanlı'ya sürgün edilmesi, İstanbul ve Edirne'den sonra o dönemin Osmanlı, şimdinin İsrail toprağı olan Akka'da ev hapsinde tutulmasıyla aslında Osmanlı tarihiyle yakından ilişkili bir din. Hindistan gezimde Tac Mahal'de başıma gelen burada da başıma geliyor ve bahçelerin kapalı olduğu bir saatte orada bulunuyoruz. Bahçeleri tepeden izlemekle yetinip şehrin sokaklarını arşınlarken sağlam bir yağmura yakalanınca kendimizi yakındaki bir restorana atıyoruz (Al Diyar Restaurant - tavsiye olunur). Havanın yavaş yavaş kararmaya başlamasıyla bu pek çekici olmayan şehirde yapabileceğimiz en iyi şeyin şarap keyfi olduğuna karar verip bir süpermarketten aldığımız şaraplarla otele dönüyoruz. Otelin terasında şarapları tadarken hepimiz 25 liraya aldığımız şarabın olağanüstü tadına şaşırıyoruz (Carmel Winery-Private Selection-Syrah). Türkiye'de aynı fiyat kategorisindeki şarapların çok üstündeki bu şarap günün en güzel sürprizi oluyor.

Ertesi günü Hayfa'ya minibüsle 45 dakika uzaklıkta bulunan Akka'yı gezmeye ayırıyoruz. Kutsal toprakların haçlı kontrolünde bulunduğu dönemde önemli bir liman kenti olan Akka iyi korunmuş sarı taştan tarihi yapıları, dar sokakları, her üç dinin tapınaklarıyla eski Kudüs'ün küçük bir sahil versiyonu gibi. Bizden başka bu tarihi kenti gezen turistlerin büyük kısmını İsrail askerleri oluşturuyordu. Bölük olarak geldikleri gezide, yeşil üniformaları, kızlı erkekli (tayyip duymasın) ve çok genç oluşlarıyla ilginç bir görüntü sergiliyorlardı. İsrail'de liseyi bitiren her erkek 3 yıl, her kız 2 yıl zorunlu askerliğe alınıyor. Araplar'ın bu zorunluluktan muaf tutulmaları sebebiyle orduda yahudi olmayanların sayısı çok düşük. Hasidik yahudiler (ultra ortodoks), durziler, bedeviler gibi azınlık grupların ordudaki durumları da güncel tartışma konularından. Akka'dan Hayfa'ya dönüyor, oradan otobüsle Kudüs'e geçiyoruz. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder