19 Ocak 2014 Pazar

İSRAİL & FİLİSTİN _______ Tezatlıklar Diyarı Tel Aviv

Plajları ve gökdelenleriyle Tel Aviv

Bauhaus mimarisine bir örnek




Bilmediğimiz bir nedenle fezle dolaşan gruba biz de katıldık

Ertesi sabah Haram-üş Şerif’in kafirlere açılmasını fırsat bilen Benoit içinden gelen ilahi çağrıya kulak verip erkenden otelden çıkıyor. Ben biraz daha uykunun daha kutsal bir ibadet olacağına karar verip otelde kalıyorum. Öğleye doğru bindiğimiz minibüsle başlangıç ve bitiş noktamız olan Tel Aviv’e gidiyoruz. Kış günlerinin kısalığından dolayı turistik yerleri ertesi güne bırakıp günün kalan vaktinde şehir merkezinin kuzeyinde bulunan kalburüstü mahalleleri geziyoruz. Sokaklarda ağaçların bolca bulunduğu, büyük yeşil park alanlarına sahip, 1920 ve 30’ların Bauhaus mimari akımının çok güzel örneklerine sahip bu bölgede uzunca bir yürüyüşten sonra otobüse binip şehrin güneyindeki eski Yafa bölgesine gidiyoruz. 19.yy sonu 20.yy başlarında Yahudi göçmenler tarafından sıfırdan kurulan Tel Aviv şehrinden önce bölgenin en önemli ve eski kenti olan Yafa, bugün modern Tel Aviv’in tarihi dokusunu koruyan bir semti durumunda. Sanat galerileriyle süslü dar sokaklarında gezindikten sonra günün yorgunluğunu atmak üzere iki farklı kişi tarafından tavsiye edilen, oldukça popüler The Old Man and The Sea restoranına gidiyoruz. Belli ki fazla popülerliğin kurbanı olmuş bir restoran. Masanıza gelen 20 çeşit mezeden hiçbiri zihinde bir kıvılcım çakmıyor, gelen balık bayat ve hepsinden kötüsü gayet laubali ve özensiz bir servis sunuluyor. Fabrikasyona döktükleri servis anlayışları yaptıkları isimden olabildiğince çok para yapma derdinde bir görüntü çiziyor. İsrail’deki ender kötü restoran tecrübelerimizden biriydi. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder