26 Kasım 2014 Çarşamba

MELAS VADİSİ______Kahvehane Yolcuları Gün-8___Akşahap-Menteşbey


Vahit Öğretmen'in evinde kahvaltı


Via Sebaste


Menteşbey köyü görüş mesafesine girdiğinde Bambina'dan "bu da çocuk oyuncağıydı" bakışı


Bereketli bir nar ağacından göz hakkımızı aşırırken

Menteşbey'de restore edilmiş hoş bir konak


Menteşbey konuk evi
Ertesi güne bir bayram sabahı havasında uyandık, zira Vahit Öğretmen'in evine kahvaltıya davetliydik ve yağmur çamur içinde banyosuz geçen bir haftanın ardından vücutlarımızdan atmosfere yayılan tehlikeli ve kesif kokuları en aza indirgemek için olabildiğince temiz giyinmeye çalıştık. Vahit Hoca sofrayı bir haftadır yemek kısmet olmayan yumurta da dâhil her türlü kahvaltılıkla tepeleme doldurmuş, ekmekleri kızartmış, çayı demlemişti. Hepimiz bugüne bugün güngörmüş kibar insanlar olduğumuz için içimizdeki azgın dürtüleri dizginleyip yavaş yavaş kahvaltımızı yapmaya başladık. Ancak önündekini her bitiren yine aynı kibarlıkla tabağını tekrar dolduruyor ve yemeye devam ediyordu. Sonunda masadaki son zeytin tanesine kadar her şeyi kuruttuğumuzda karnımız doymuş içimiz rahatlamıştı. Vahit Hoca, Kemal Dayı ve Erdener Bey köyün çıkışındaki köprüye kadar bize eşlik ettiler ve tekrar görüşmek temennileriyle bu güzel insanlarla vedalaşıp ayrıldık. Biz yamacı yarıladığımızda onlar da aşağıda köy yolunda görülebiliyorlardı. El sallaşmaların ardından Vahit Hoca'nın "korkmayın, korkmayın" uyarısı dağlarda yankılandı. Önce ne demek istediğine bir anlam verememiş olsak da birkaç saniye sonra duyulan silah sesi olayı aydınlattı. Av meraklısı Vahit Hoca tüfeğini de yanında getirmişti ve bizi uğurlamak için silahını sıkmadan önce ne olur ne olmaz, bu şehirli bebeler korkabilir diyerek bizi uyarma ihtiyacı hissetmişti. Bu sıcak köylülere yaraşır bir uğurlamadan sonra rotanın olmasa da günlerimiz bittiği için bizim son etabımız olan Menteşbey köyüne doğru devam ettik. Köye vardığımızda grubumuzdan ilk yaprak dökümünü yaşadık. Asena ve Ali evlerine dönmek üzere Akseki'ye bir araç ayarlayıp bizden ayrıldılar. Biz ise geceyi köyde geçirip ertesi gün dönüş yoluna koyulacaktık. 
Menteşbey köyü sessizliğiyle diğerlerinden farksız olmakla birlikte Osmanlı döneminde birçok kadı yetiştirmiş konakların varlıklı bir aile tarafından satın alınıp yakın zamanda restore edilmesiyle çok gösterişli bir görünüme sahipti. Köyde kendimizi bir eve davet ettirmek için beyhude bir yürüyüş yaptıktan sonra bize tahsis edilen köy konuk evine döndük ve çıkınımızdakilerle yetindik. Evde bir ocak ve tüp bulunmasına önce sevindik ve çorba pişirip çay suyu koyduk ancak tam kestiremediğimiz bir yerden kaçak olması dolayısıyla bütün mutfak kısa sürede gaz kokusuyla doldu. Normal zekâ düzeyinde bir insanın hemen ocağı kapatıp tüple bütün bağlantıları keseceği yerde zekâ düzeyimin on katı bir inat düzeyim olduğu için o çay demlenecek diye tutturdum. Sonunda Benoit ve Gamze'nin ısrarlarına dayanamayıp ocağı söndürmeye gittiğimde çay demlenmişti bile ve bize kelimenin tam anlamıyla ölümüne demlediğim çayı yudumlayıp çekirdek çitlemek kalmıştı (bkz. akıl tutulması). 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder