17 Aralık 2009 Perşembe

Isfahan & Siraz


Montazari ailesi

John avluda

Kucuk Montazari cay icerken



Kankam Molla

Imam Cami

Otuz sutun koprusu


Imam Meydani



Isfahan'in kesleri

Hashas icerken

Kerim Han kalesi

Kapali carsi

Sair Hafiz'in mezari

Tahran'da Pakistan vizesine basvurmak icin dort bes gun boyunca Turk ve Pakistan gidip geldim. Sabahlari konsolosluk islemlerini halledip gunun geri kalaninda Tahran'da gezmeye devam ettim. Gunler suren cabama ragmen Pakistan Konsoloslugu Turk Konsoloslugundan aldigim yaziyi kabul etmeyerek vize basvurumu reddetti. Boylece Iran'dan Hindistan'a ucakla gecmem kesinlesti. 250 dolar tutacagini dusundugum ucak bileti yolculugumun en az iki hafta kisalmasi demek oluyor.
Tahran'da kaldigim sure icerisinde Tebriz'de de oldugu uzere daha once yasamadigim bir misafirperverlikle agirlandim. Aksamlari yemek meyve, cerez, tatli, cay ikramlarinin ardi arkasi kesilmiyordu. Kah babanin okudugu Azerice manilerle, kah baktigimiz kahve fallariyla, kah cesit cesit konularda yaptigimiz neseli sohbetlerle aileyle gecirdigim aksamlar oldukca keyifliydi.
Vizeyi alamayacagim kesinlesince Iran'in geri kalanini gezmek uzere yola cikmaya karar verdim. Sabah ailenin ibabasi butun karsi cikmalarima ragmen beni terminale kadar goturdu ve biletimi de alarak Isfahan otobusune bindirdi. Yolun fazla surmeyerek erkenden Isfahan'a varacagimi ve gun bitmeden gezmeye baslayarak gunu degerlendirebilecegimi dusunuyordum ancak otobus Isfahan'a aksam 6 gibi vardi. Yolculuk boyunca otobusde benim disimda tek turist olan John isimli Kanadali bir gezginle sohbet ettik. Kendisi Turkiye, Gurcistan, Ermenistan'i gezdikten sonra ancak bir haftalik transit vizesi aldigi Iran'i geziyor. Vizesi bitmeden tekrar Turkiye'ye giris yapmayi ve Ortadogu ulkelerine gezmeye devam etmeyi dusunuyor. Isfahan'da baska bir otobus yolculugunda tanistigi bir Iranlinin evinde kalmayi planladigini, istersem benimde ona katilabilecegimi belirtti, hic dusunmeden kabul ettim. Yolculuk boyunca Iranli ailelerin yaninda kalmak ve onlarin yasayis sekillerini tecrube etmek yolculugun en keyifli kismi. Terminalde John arkadasini arayip Isfahan'da oldugunu soyledi, arkadasida terminalde beklemesini, birisini gonderip onu aldiracagini belirtti. Bu kisa telefon konusmasindan sonra telefonda hicbir bilgi almadan John'u tanimayan birinin gelip bizi bulamayabileceginin verdigi tereddutle beklemeye koyulduk. Yaklasik yarim saat sonra tek kelime Ingilizce bilmeyen ancak muthis enerjik bir adam gelip bizi buldu. Bizi hizli adimlarla arabaya dogru goturmeye baslayinca arabayi kotu bir yere park ettigini, cekilmemesi icin bu kadar hizli yurudugunu dusundum. Bir kose basinda durduk, bize isaretlerle orada beklememizi soyledikten sonra kosa kosa kendini camiden iceri atti. Namazini bitirip ciktiginda elinde bir tepsi uzerinde cayla yanimizda bitiverdi. Sokak ortasinda ayak ustu ictigimiz caylardan sonra arabanin yolunu tuttuk. Iranli surdukce sehirden uzaklasip kucuk issiz kasabalara dogru yaklastik. Sonunda ne is goruldugunu hala cozemedigim, ancak bir tur devlet binasi oldugunu dusundugum bir yerin bahcesine arabayi cektik. Icerde tek kelime Ingilizce bilmeyen bir grup adam hakkimizda konusup gulmeye basladilar. Ozellikle John'un Kanadali olusu ve daha da onemlisi ucuk sac stili hemen gundem maddesi oluyordu. Biz ne olup bittigini anlamadan beklerken iclerinden birinin Iranli arkadasin babasi oldugunu cozduk, kisa bir sure sonrada John, ben ve baba bir arabaya binip yola koyulduk. Eve vardigimizda kalabalik bir grup bizi bekliyordu, ancak iclerinde John'un arkadasi yoktu. Yine tarzanca anlasarak arkadasin Tahran'da oldugunu ve bir sure Isfahan'a gelmeyecegini ogrendik. Ikimizde buna sasirmakla beraber kendisi orada olmamasina ragmen bize ailesinin evini acmasina sevindik. Biz oturdukca eve gelenlerin sayisi cogaldi butun akrabalar eve dolusmus bizi (ozellikle John'u) izliyor ve uc bes kelime Ingilizce bilen cocuklar vasitasiyla iletisim kurmaya calisiyorlardi. Bol kahkahali uzunca bir sohbetten sonra geceyi noktaladik. Ertesi gun ailenin cocuklarindan biriyle beraber Isfahan'i gezmeye basladik. Iran'da gordugum en fazla turisti Isfahan'da gordum (daha sonra Siraz'da da durum ayniydi). Isfahan'in belli basli yerlerini gezdikden sonra John'un vizesi bitecegi icin ona ertesi gune ucak bileti bakmaya basladik. Hicbir ucakda yer olmamasi planlarda degisikliklige yol acti, aksam otobusuyle Tahran'a oradanda trenle Turkiye'ye gecmeye karar verdi, bunun uzerine bende aksam otobusuyle Siraz'a gecmeye karar verdim. Eve donup John'un sacini tras ettikten ve aileyle aksam yemegi yiyip vedalasdiktan sonra terminale dogru yola koyulduk. Sabaha karsi vardigim Siraz'da terminalde biraz dinlendikten sonra sehir merkezine dogru yurumeye basladim. Saatin cok erken olmasi dolayisiyla her yerin kapali oldugu sehirin tek acik mekani firindan aldigim sicak ekmek ve yanimdaki konserve balikla hos bir parkda guzel bir kahvalti yaptim. Parkda kurulu cadirlar dikkatimi cekince Tahran'da ki aileden odunc aldigim cadiri kullanmak icin iyi bir firsat oldugunu dusundum. Cadirimi kurup iki saat kestirdikten sonra Siraz'i gezmeye ciktim. Gun boyu Siraz'in sokaklarini turlayip cadira dondum, aksam yemegi icin bakinmaya cikmadan once biraz dinlenmeye karar verdim. Cadira gireli bes on dakika kadar olmustu ki cadirin hemen disinda konusma ve telsiz sesleri kulagima geldi. cadirin fermuarini acip disari baktigimda iki polisle goz goze geldik. Bana Farsca soyledikleri seyleri anlamayip, Turkiye, turist ve benzeri anlayacaklarini dusundugum birkac kelime ettikten sonra iceri bir goz attilar ve yollarina devam ettiler. Cadir kurup, kamp yapilinca akliniza sehir disinda ormanlik bir yer veya buyuk bir park gelmesin. Iranlilar her bulduklari yere cadir kuruyorlar. Bu parkda sehrin gobeginde, insanlarin gun boyu gezip dolastiklari siradan kucuk bir alan. Yarin erkenden Siraz'in biraz disinda olan Persepolis'i gezip aksam otobusuyle Yezd'e gecmeyi planliyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder